Selahattin Adil Paşa
Beni düşünme! Düşünme demek unut değil ha! Ben seni düşünüyor, en telaşlı zamanlarda bile gözümün önünde görerek tahayyül ediyorsam, sen de şüphesiz beni düşünüyorsun!
Çocukluğu, Gençliği ve Eğitim Yaşamı
Selahattin Adil Paşa, 19 Ocak 1882 (6 Ocak 1217) tarihinde İstanbul’un Çarşamba Mahallesi’nde dünyaya geldi. Babası, deniz donatım ambarları müdürü Hilmi Bey’in oğlu Amiral Adil Bey, ağabeyi -daha sonra kara ordusunda subay olarak gördüğümüz- Muzaffer Adil’dir.
Anneleri Selahattin Adil üç yaşındayken vefat etti. Çocuğa bir süre babaannesi baktı, daha sonra babasının yanına Bingazi’ye gönderildi ve birkaç ay sonra buradan İstanbul’a birlikte döndüler.
Beş yaşına geldiğinde Numune-i Terakki okuluna kaydoldu ve yatılı okul yaşamı daha o günlerden başladı. 1889 yılında babası Selahattin’ini Soğukçeşme Askeri Rüştiyesi’ne kaydettirdi.
Bu okulu -özellikle ikinci sınıfta başından geçen haksızca bir falakaya yıkılma ve şamar yeme olayının etkisiyle- çok sevememesine rağmen dört yıl okudu ve dördüncülükle bitirdi, 40 gönüllü arasından dokuzuncu olarak Mühendishane-i Berrî -i Humayun’a (Kara Mühendis Okulu) kabul edildi.
Bu dönemde, babasının takviye olarak tuttuğu özel öğretmenlerin de desteğiyle çok çalıştı, okul derslerinin yanı sıra Fransızcasını da ilerletti ve bu okuldan ikincilikle mezun olarak Pangaltı Harp Okulu’na girdi. Bu okulu da birincilikle bitirerek 17 Ocak 1900 tarihinde teğmen oldu.
Askerlik Dönemi
Çekilen atama kurasına göre Erzurum 4. Ordu’ya gitmesi gerekirken, babasının araya girmesiyle Şam 5. Ordu’ya atandı, ardından Hayfa, Şam ve Makedonya’da görev yaptı. 1906’da Harp Okulu’na öğretmen yardımcısı olarak atandı. Bu dönemde, Kazım Karabekir’in evinde Kuran’a el basıp yemin ederek İttihat ve Terakki’ye katıldı ve -daha sonra başbakanlık yapacak- Rauf Orbay’ın da cemiyete katılmasında payı oldu. Aynı yıl babası vefat etti.
4 Kasım 1908’de Binbaşı oldu ve Cisr-i Mustafa Paşa’da (Svilengrad) bulunan Atik 2’nci Ordu 13’üncü Alay 3’üncü Tabur Komutanlığı’na tayini çıktı. Meşrutiyetin ilanından sonra ordu mensuplarının siyasetle uğraşmasının zararlı ve tehlikeli olduğunu düşünen Selahattin Adil, İttihat ve Terakki Cemiyeti ile bağlantısını kopararak yeni görev yerine hareket etti.
Bu görevi sırasında 31 Mart 1909 ayaklanması baş gösterince, 14-15 Nisan tarihlerinde kurulan Hareket Ordusu’na katılarak isyanın bastırılmasına katkı sağladı. 29 Ağustos’ta sonbahar manevralarını yerinde izlemek üzere kısa sürecek bir Almanya yolculuğuna çıktı. 27 Mayıs 1910’da Mürettep Tümen’in İkinci Alay Komutanlığı’na atanarak İstanbul’a geldi. Burada Tenzil-i Rütbe Komisyonu üyeliğinde bulundu.
9 Kasım 1910’da Romanya’ya askerî ataşe olarak atandı.
29 Eylül 1911’de İtalya Osmanlı’ya savaş ilan edince, bu savaşa katılmak amacıyla izinli olarak İstanbul’a döndü. Trablusgarb ve Bingazi’de yerel halkın İtalyan işgaline direniş için örgütlenmesi ve direnişçilere gelen kaçak silahların Libya’ya sokulması için çalışmalarda bulundu.
Balkan Savaşı’nda 2. Ordu’da şube müdürlüğü yaptı.
11 Eylül 1913’te, Dr. Hüseyin İhsan Bey ile Hatice Hanım’ın kızı Fazilet Siret Hanım’la evlendi.
Bulgar sınırı düzeltme komisyonunda çalıştı.
1914 Haziran’ında ordunun modernizasyonu amacıyla incelemeler yapmak için Almanya, Belçika, Fransa ve İtalya’daki top fabrikalarını gezdi ve teknik görüşmelerde bulundu.
Birinci Dünya Savaşı’nın başlaması üzerine Çanakkale’de müstahkem mevki komutanlığı, Güney Grubu Savaşları’nda 12. Tümen komutanlığı, Anafarta Savaşları’nda 13.Tümen komutanlığı yaptı. Acısı kuşaklar boyunca unutulmamış bu insanlık trajedisinin ortasından eşine şöyle sesleniyordu:
“Beni düşünme! Düşünme demek unut değil ha! Ben seni düşünüyor ve en telaşlı zamanlarda bile gözümün önünde görerek tahayyül ediyorsam, sen de şüphesiz beni düşünüyorsun!”
1916’da Doğu Cephesi’nde görev yaptı.
Savaşın bitmesinden sonra, 30 Aralık 1918’de 17. Kolordu’nun komutanlığına atandı. Milli Mücadele’nin başlamasıyla birlikte ailesini İstanbul’a yerleştirdi ve Anadolu’ya geçiş için fırsat kollamaya başladı.
Beklediği fırsat 15 Haziran 1920’de karşısına çıktı, su almak bahanesiyle Kadıköy İskelesi’ne yanaşan Sayyad Römorkörüne bindi ve işgal güçlerine bağlı gemilerin aramasını atlatarak aynı günün akşamı Bursa’ya ulaştı. Otomobil ile Bilecik’e, oradan askerî tren ile Eskişehir’e geçti. Burada 21 Haziran günü Mustafa Kemal Paşa’yla bir araya geldi, ertesi gün de aynı trenle Ankara’ya hareket ettiler.
Kurtuluş Savaşı sırasında önce Güney Cephesi’nde 2. Ordu Komutanlığı yaptı. Ardından, Adana Cephesi Komutanlığı’na getirildi. Bu görevi sırasında Antep, Maraş ve çevresinde Fransızlara karşı savaştı. Sakarya Meydan Savaşı’nda İkinci Kolordu Komutanı’ydı. Bu savaştan sonra 20 Ekim 1921’de Mirliva (tuğgeneral) rütbesine terfi etti ve “paşa” oldu.
30 Mayıs 1922’de trenle Ankara’ya gelerek Milli Savunma Bakanlığı Müsteşarlığı görevine başladı.
10 Aralık 1922 günü İstanbul Komutanlığı’na atandı. İstanbul’u işgal kuvvetlerinden teslim alan birliğe komuta etme şerefi Selahattin Adil Paşa’ya düştü, Mondros Anlaşması’yla el konulan Türk silah ve mühimmatının teslimine dair tutanakta işgal kuvvetleri temsilcilerinin ve Selahattin Adil Paşa’nın imzaları vardı. Paşa, anılarında o günkü duygularını şöyle aktarıyordu:
Ne garip bir kader ve Allah’ın bir cilvesidir ki, genel savaşta (I’inci Dünya Savaşı) kurmay başkanı olarak Çanakkale savunmasını, saygı değer kumandan Cevat Paşa (General Cevat Çobanlı) yanında hazırlamış ve 18 Mart 1915 deniz meydan savaşını, öğleden sonra saat bire kadar en heyecanlı ve savaşın sonucunu belli eden bölümünü kendisi idare eden ve sonra Mondros Mütarekesi hükümleri gereğince de — bu sırada müstahkem mevki kumandanı olarak — Boğaz istihkâmlarını İngiliz kumandanı General Kroker’e teslim etmek bahtsızlığına uğramışken, bu defa da bu galip devletlerin memleketlerine hiç bir şey elde edemeden dönmelerine yakından tanık oluyordum.
Ticaret ve Sanayi Yaşamı
Cumhuriyet’in ilanıyla birlikte, Selahattin Adil Paşa kendi isteğiyle ordudan ayrıldı. Bu konuda şöyle diyordu:
“Memleketin düşman istilâsından kurtulmuş olması ve vatanî vazifemi yerine getirmiş olduğum kanaatiyle ordudan istifa ederek ayrılmıştım.”
Emekli olduğu zamandaki maddi durumunu “Mevcut param ancak 34 liradan ibaret; harp zamlarıyla birlikte 38 seneyi bulan askerlik hayatımın emekli aylığı olarak bana tahsis edilen maaş ise 52 liradan ibaret idi. Kardeşimle hissedar bulunduğum Cibali’deki ev ile küçük bir akar (kira) ise bana ayda 15-20 liradan fazla bir şey temin edemiyordu.” şeklinde ifade ediyordu.
Henüz 43 yaşındayken emekli olan Selahattin Adil, çalışma yaşamına atılmaya verdi. Bu alanda da başarılı olan Selahattin Adil, Megatum Şirketi İdare Heyeti Üyeliği yaptı. İnkışaf-ı İktisadî Şirketi’ne ortak oldu ancak çok geçmeden bu şirket kendini tasfiye etti. Daha sonra, yabancı silah şirketlerinin Türkiye temsilciliklerini üstlendi ve maddi durumu iyileşti. Kauçuk ve kablo fabrikasına ortak oldu. Bofors ve Nobelfrott şirketlerinin ve Alman uçaklarının temsilciliklerini yaptı, Baştaş Krom Madenleri’nde yöneticilik görevi üstlendi.
İstanbul Türk Şatranç Klübü
Bu dönemin ardından ticarî girişimlere son veren Selahattin Adil, 1939 yılından itibaren yoğunluklu olarak satrançla ilgilenmeye başladı. 1943 yılında, İstanbul Türk Şatranç Klübü’nün (bugünkü İstanbul Satranç Derneği) kurucu üyeleri arasında yer aldı. Kulüp yöneticiliğinin yanında, 1950 yılına kadar kulüpte organize edilen turnuvalara düzenli olarak katıldı.
Siyasi Yaşamı
Selahattin Adil, Celal Bayar’ın teklifiyle 1950 yılındaki genel seçimlere katıldı ve Ankara milletvekili seçildi. Dönemin siyasi ortamına uyum sağlayamadı ve aktif politika yapmaktan uzak durdu.
Maden Kanunu teklifinde bulundu, 1951 yılı Bütçe Kanunu’nun tümü ve Ekonomi ve Ticaret Bakanlığı ile Millî Savunma Bakanlığının 1951 yılı Bütçesi, Atatürk Aleyhinde İşlenen Suçlar, Milletlerarası İş Birliği Teşkilâtı’nın Dışişleri Bakanlığı’na Bağlanması Hakkındaki Kanun, Mardin’de oturan Efram Çirbaka hakkındaki Dilekçe Komisyonu kararı, Emir ve Seyis Erleri Hakkındaki Kanun Tasarısı, Turizm Endüstrisini Teşvik Kanun Lâyihası, “Akraba Ve Taallûkat” tâbirinin yorumlanması esnasında söz alarak görüşlerini bildirdi.
Milletvekilliğinden İstifası ve Vefatı
Selahattin Adil Başbakan Adnan Menderes’in politikasını tasvip etmediğinden milletvekilliğinden istifa etmeye karar vererek İstanbul’dan 22 Haziran 1953 tarihinde Büyük Millet Meclisi Riyaseti’ne şu dilekçeyi verdi:
Üç senelik mebusluğum sırasında siyasi hayatımız cereyanlarına intibak imkânını maalesef bulamadığım gibi son zamanlara vücudumda hissettiğim taap sebebiyle de bu mesuliyetli vazifei teşriiyeye devamı doğru bulmadım. Seçmenlerime beyanı itizar ederek milletvekilliğinden istifamın kabulünü rica ederim.
Derin hürmetlerimle
Boğazda güzel bir ahşap yalıda yaşayan General Adil, İstanbul sosyetesinin çok tanınmış ve sevilen bir siması idi. İyi bir asker olmasına rağmen aynı zamanda yumuşak mizaçlı ve cana yakın bir insandı.
Selahattin Adil’in vefatından iki gün sonra, The Baltimore Sun Gazetesinin 28 Şubat 1961 tarihli nüshasında şu satırlar okunuyordu:
Birinci Dünya Harbinin seyrini değiştiren General Selahaddin vefat etti.
İstanbul-28 Şubat [Reuter(s)]-1915 yılında Çanakkale’de Birinci Dünya Harbi’nin seyrini değiştiren Türk Ordusu Kurmay Başkanı General Selahaddin Adil, dün Boğaz’da İstinye’deki evinde vefat etti.
General Adil, İngiliz ve Fransız kuvvetleri Karadeniz’e geçip Alman ordusu karşısında yalnız kalan Ruslara yardım etmek üzere Boğazı zorladıkları zaman onların karşısında bulunuyordu. 18 Mart 1915’de üçü kruvazör olmak üzere 15 İngiliz ve Fransız harp gemisi Marmara Denizi’nden Çanakkale’den geçmeye teşebbüs etmişti. Türk sahil bataryaları birçok gemi batırdılar ve İngiliz, Fransız kuvvetlerini çekilmeye mecbur ettiler. Böylece savaş kara muharebelerine dönüştü.
Selahattin Adil Paşa, Mecidiye Nişanı, Osmanlı Nişanı, Harp Madalyası, Liyakat Madalyası, İmtiyaz Nişanı, iki Demir Haç ve İstiklal Madalyası sahibiydi.
[Bu biyografi Murat Kütükçü’nün 2012 yılında Antalya Üniversitesi Tarih Ana Bilim Dalı’na verdiği doktora tezi esas alınarak hazırlanmıştır. Görseller de aynı çalışmadan alınmıştır.]